Sokakta yaşayan köpekleri ‘uyutmanın’ yolunu açan yasa teklifine ilişkin Euronews’a konuşan İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir, hayvanseverlerin çocuk düşmanıymış gibi gösterildiğini belirterek, ‘Katliam görüldüğü zaman bundan en çok zararı yine iktidar görecek çünkü Türk insanı vicdanlıdır,’ dedi.
İktidar ortaklarından Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) sokakta yaşayan köpeklerin “uyutulmasını” içeren yasa teklifi başta hayvan hakları savunucuları olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden büyük tepki gördü.
Muhalefet partilerinin de tepki gösterdiği tartışmalı yasa teklifi, tüm itirazlara rağmen iktidar ortakları AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) oyları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda geçtiğimiz salı günü kabul edildi.
Bir sonraki durağı Genel Kurul olan yasa teklifinin sokak hayvanları için neler getirebileceğini ve Meclis içindeki süreci İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’e sorduk.
Euronews’a konuşan Özdemir, yasa teklifini görüşmek üzere Meclis’in hafta sonu çalışacağını belirterek, “Bu yasa tasarısı Meclis’e gelecek, iki gün kadar sürecektir. Daha sonra Genel Kurul’da oylama yapılacak,” dedi.
Özdemir, AK Parti ve MHP’nin Meclis’te çoğunluğu oluşturması nedeniyle tüm muhalefet karşı da çıksa yasa teklifinin kabul edilmemesi için yeterli olmayacağını söyledi.
Yasa teklifinin Meclis’te kabul edilmesi halinde imza için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gideceğini belirten Özdemir, “Cumhurbaşkanımız imzalarsa uygulanacak, imzalamazsa uygulanmayacak,” dedi.
‘Akla, vicdana aykırı’
Mevcut sorunların farkında olduklarının altını çizen Özdemir, “Burada en suçsuz ve masum, sesi çıkmayacak, kendini savunamayacak olan cezalandırılıyor. Bu akla, vicdana uyan bir şey değil. Yaşatma şansınız varken öldürmeyi seçmek de çok anlamsız,” dedi.
Sokakta yaşayan hayvanlara ilişkin hükümleri düzenleyen mevcut 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile Türkiye’nin örnek bir ülke olduğunu belirten Özdemir, yeni yasa teklifi ile Anayasa’da tanınan yaşam hakkına ters düşmesinin yanı sıra uluslararası hukuk normlarının da ihlali anlamına geldiğini söyledi.
Hayvan hakları savunucuları ve muhalefetten gelen tepkilerin ardından Komisyon’da yasa teklifinde bazı değişiklikler yapılmıştı. Son olarak, 5. maddede yapılan değişiklikle, “ötanazi” ifadesi metinden çıkarılırken, kediler yasa kapsamının dışına alındı.
Buna ilişkin olarak Özdemir, “Evet, Komisyon birkaç kelimeyi değiştirdi. Ötanazinin adını ‘uyutma’ koydu, sadece köpekler dedi, barınaklara toplayacağız dedi,” ifadelerini kullandı.
Sokakta yaşayan hayvan sayısı konusunda da her kafadan farklı bir ses çıkıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’nın ortak açıkladığı verilere göre, ülkede şu an 2.8 milyon sokak köpeği bulunuyor.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın 27 Mayıs’ta sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ise sokak köpeklerinin sayısının 4 milyona yakın olduğu tahmin edildiği belirtiliyor. Yumaklı, köpeklerin sık sık doğurmaları ve yer değiştirmeleri nedeniyle sağlıklı kayıt tutulamadığını ifade ediyor.
Öte yandan, bazı medya kuruluşları ülkede yaklaşık 10 milyona yakın köpeğin sokakta yaşadığını ileri sürerken, bazıları geçtiğimiz yıl itibariyle ortalama 150.000 ila 300.000 arasında sokak hayvanı bulunduğunu belirtiyor.
Özdemir ise “Öyle bir popülasyon olmadığını ben biliyorum,” diyor.
“Ama inanalım, hadi 4 milyon köpek var diyelim. Her bir köpeğe üç metrekare yaşam alanı sunacağımız barınaklar yapalım. 12 milyon metrekare barınak yapmamız gerekiyor. Hangi parayla yapacağız? Diyelim yaptık ama bu köpekleri nasıl toplayacağız?” diyen Özdemir, köpek toplamanın detaylı ve meşakkatli bir iş olduğuna dikkat çekti.
Toplama işleminin üfleme yöntemiyle eğitimsiz kişiler tarafından bilinçsiz şekilde yapılması halinde “zaten bir katliam yapılmış olacağını” söyleyen Özdemir, “Boynundan kement yöntemiyle toplamanın da eğitimini almanız lazım,” dedi.
Köpeklerin eğitimsiz kişiler tarafından bilinçsizce toplanmasının yıkıcı etkilerine dikkat çeken Özdemir, “Hayvanlar boğulabilir, ağzı burnu kan içinde kalabilir,” diye konuştu.
Yasa teklifinde yer alan sadece yasaklı ırk ve hasta hayvanların öldürüleceğine ilişkin maddeyi de değerlendiren Özdemir, “Hayvanların ömrünün kısa olmasının nedeni bağışıklık sistemlerinin çok düşük olması. Siz hasta bir hayvanı barınağa getirdiğiniz zaman dördüncü günde hepsi hasta olmuş olacak, bu defa veteriner ‘hepsi hasta’ diyecek. Hepsini öldürdük diyelim, peki, kocaman devasa barınaklara ne olacak? Sonra bir de yıkmak için mi para harcayacaksınız?” dedi.
“Veteriner fakülteleri, bu işe gönül vermiş sivil toplum kuruluşları, dernek ve hayvanseverlerin yanı sıra zooloji hastalıklarında uzman bilim insanlarına sormadan böyle bir yasa teklifinin hazırlanma hakkı var mıdır?” diyen Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizin mahallenizdeki Miço, Bal ya da ne isim verdiyseniz o köpek sizi gelip ısırmaz. Köpeğin iki kilometre içerisinde yaşam alanı vardır ki bu alanda da nerede yemek, nerede su bulacağını bilir. İnsanlarla beraber yaşamaya alışmıştır. Mahalleyi tanır, mahallenin insanını tanır. Gelip sizi ısırmaz ve yemek ve suyunu korumak için de orada popülasyonunun artmasına izin vermez.”
“Siz bu köpeği alıp götürdünüz. Peki, sahiplenmenin, çiplenmenin paralı olması ve kısa bir süre tanınması sonucunda dağa taşa bırakılan o yasaklı ırklar ve büyük ırkların çiftleşmesi sonucunda melez hayvanlar şu an ormanda, dağda, taşta yaşıyorlar. Bunlar vahşiler, aşılanmamışlar ve insanla yaşamaya alışık değiller. Sizin mahallenizdeki zararsız köpek gidince bu vahşi köpekler yerlerini alacak, bu şekilde kuduz gibi hastalıkları da beraberlerinde getirecekler. Bu defa saldırı sayısı da artacak.”
Şehirlerdeki köpeklerin toplanması halinde tilki, sansar ve diğer vahşi köpeklerin şehrin daha içine gireceğinin ve merkeze bir sürü hastalık taşıyacağını belirten ve vakum etkisine değinen Özdemir, “Daha çok zarar göreceğiz,” dedi.
Sokak hayvanlarına ilişkin düzenlemede, Avrupa ülkelerinin örnek gösterilmesine ilişkin olarak Özdemir, çoğu Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) halkın sokak hayvanlarının yüzde 38’ini sahiplendiğinin altını çizerek, aynı durumun Türkiye’de mümkün olamayacağını söyledi.
“Biz böyle romantik çözümler sunamayız çünkü Avrupa’da enine genişleyen bir şehirleşme var. Herkesin bahçesi var. Evleri büyük, evlerinde köpek isteyebiliyorlar ama biz dikine büyüyen bir şehirleşmede iki artı bir, biri artı bir evlerde yaşarken tutup çoban köpeklerini o evde bakmamız imkansız,” diyen Özdemir, sorunlara çözüm üretirken şehirleşmenin de göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguladı.
AK Parti Grup Başkanvekili Abdullah Güler geçtiğimiz günlerde düzenlediği bir basın toplantısında, son 20 yılda 2,5 milyona yakın sahipsiz köpeğin kısırlaştırıldığını, 550.000’inin de sahiplendirildiğini belirtmişti.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ise belediyelerin beş yılda 260.000 sokak hayvanını kısırlaştırdığını açıklamıştı.
Avrupa’da eğitim müfredatında hayvanların insanlara kattığı değer ve hayvanlarla iç içe büyümenin çocuğun ruh sağlığına olumlu etkilerine ilişkin bir anlatım olduğunu savunan Özdemir, Türkiye’de bu konuda eksik kalındığını söyledi.
Romanya örneği
Daha önce sokak köpeklerinin “uyutulması” yönteminin denendiği Romanya’daki hayvan hakları savunucularından Türkiye’deki düzenlemeye ilişkin yorumlar gelmişti.
2013 yılında bir çocuğun köpek saldırısı sonrasında hayatını kaybetmesinin ardından sokakta yaşayan köpeklerin toplanması tartışmalarının alevlendiği Romanya’da benzer bir yasa hayata geçmişti.
Romanya’daki yasa uyarınca, barınaklarda toplanan köpekler kimsenin sahiplenmemesi durumunda uyutuluyor.
Romanya’daki hayvan hakları savunucuları, sokak köpeklerinin yasaya uygun şekilde toplanıp öldürülmesinin sorunu çözmediğini ifade ediyor. Sahiplenilen köpeklerin şehrin dışındaki bölgelere bırakılması ve merdiven altı üretim durdurulmadığı sürece sorunun gerçekten çözülemeyeceğinin altını çiziyor.
Özdemir de Romanya örneğine atıfta bulunarak, “Ne olmuş peki? Evet, üç ay rahat etmişler. Üç ay sonra dağdaki köpekler inmiş ve yedi çocuğu parçalamış, hastalık çoğalmış,” diye konuştu.
Bu uygulamadan karlı çıkanın devletin kendine yakın olan kişiler arasından seçtiği toplama görevlileri, anestezi uzmanları, yakma işlemini gerçekleştirenler olduğunu belirten Özdemir, Hayırsız Ada olayını örnek gösterdi.
“Ne oldu? Yerine 100.000 tane köpek geldi. Daha saldırgan, daha çok hastalığı olan köpek geldi.”
Hayvanları öldürmekle sorunun çözülmeyeceğini vurgulayan Özdemir, “Öldürünce sorun bitiyor mu? Hayır, bitmiyor. Niye? Onları gömecek bir yer gerekiyor. Öyle kolay değil bir hayvanı gömmek. Hayvanı gömmek için kazılan çukurun belli bir derinliği olması lazım. Sadece kireç yeterli değil, kireci döküp üstünü kapatamazsınız. Özel ilaçları var, onları dökersiniz ve üzerini de taşla kapatıp ondan sonra toprakla kapatırsınız. Köylü bunu yapmayacak,” ifadelerini kullandı.
“Peki, bunu yapmayınca ne olacak? O ölüleri, ayı, kurt ve kuş yiyecek. Bu hayvanlar da hastalığı yine bize dağıtacak.”
“Bir sorun yok demiyorum, elbette bir sorun var. Bir sokakta 10-15 tane köpek olmaz,” diyen Özdemir, çözümün mevcut yasa ile öngörülen “kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat” yöntemi olduğunu ifade etti.
“Yeni bir kanun hazırlamaya gerek yok. Mevcut yasa uygulansaydı bugün biz köpek terörü yaşıyor olmayacaktık,” diye ekledi.
Şu an sokakta yaşayan köpek popülasyonunda artış olduğunu kaydeden Özdemir, “Çocuklarımız, insanımız çok kıymetli olduğu için akılcı ve mantıklı çözümler sunmalıyız. Bir yandan hayvan refahı da sağlanmalı,” dedi.
Sokak hayvanları konusunun toplumda yarattığı kutuplaşmaya da değinen Özdemir, “Ben anneyim, aynı zamanda anneanneyim. Her şeyden önce tabii ki çocuğumu, torunumu korumak, kollamak isterim. Yani bizi öyle bir gösteriyorlar ki hayvanseverler sanki çocuk düşmanı. Böyle bir şey olabilir mi?” dedi.
Hayvan hakları savunucularının da anne, baba olduğunu ve çocuğunu korumaya çalıştığını hatırlatan Özdemir, “Sadece onlar diyor ki: Ben çocuğumu korurken Allah’ın verdiği öbür canı da almak istemiyorum” dedi.
Toplumun yüzde 85’i uyutmaya karşı: Anket
Yakın zamanda Konda tarafından yapılan bir ankette katılımcıların yüzde 85’inin yasa teklifine karşı çıktığını belirten Özdemir, halkın isteğinin bu yönde olduğunun altını çizdi.
“Bizi seçenlere karşı siyaset yapamayız ya, bizi buraya kim getirirse onların istekleri doğrultusunda (sorunlara) mantıklı cevaplar bulmalıyız.”
Konda Araştırma’nın 6-7 Temmuz tarihlerinde 15 yaş üzerindeki 2.579 kişiyle hanelerinde yüz yüze görüşerek yaptığı araştırma sonucunda paylaştığı ‘Toplumun Sokak Hayvanları Düzenlemesine Bakışı’ başlıklı rapor, görüş bildiren vatandaşların yüzde 85’inin “sokak hayvanlarının gerekli hallerde uyutulabileceği fikrine” katılmadığını ortaya koydu.
“Devlet ve yerel yönetimler, uyutmak gibi sert yöntemler kullanmadan çözüm üretmeli” diyenlerin oranı ise yüzde 63 olarak açıklandı.
Çözüm: ‘Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat’ metodu
“1.393 tane belediyemiz var. Bunların her biri günde 11 tane kısırlaştırma yapsa, 240 günde sorun bitiyor. Sadece dişiler kısırlaştırılırsa 120 günde bitiyor,” diyen Özdemir, sokakta aslında bakanlığın açıkladığı kadar köpek yaşamadığının altını çizdi.
“Kısırlaştırma sonrası zaten sorun kalmaz. Kısır hayvan yer kavgası, çiftleşmek için eş kavgası yapmaz. Ve bir köpeğin hayatı sokakta 4 ila 6 yıl arasında. Ee, o zaman (bu yasayla) neyin mücadelesini veriyoruz?”
Tepkilere rağmen yasa teklifinde neden bu denli ısrar edildiğini anlayamadığını belirten Özdemir, “64 gündür bu konuyu konuşuyoruz. 64 gündür ne kadar şey değişti ama farkında değiliz. Meclis’ten geçenleri, onaylanan bütçemiz var, vergimiz var; bunları hiç konuşmuyoruz. 64 gündür kırsaldaki mutsuz, seçimler sonucunda hiçbir yaptırım alamayan, ekonomik olarak güçlenmeyen kişiler, ‘Bak, Cumhurbaşkanımız bizi düşünüyor da bu yasayı getiriyor’ mu diyor?” ifadelerini kullandı.
“Bu yüzyılda internet var. Bu yasa çıkarsa, hayvan ölüleri, katliam görüldüğü zaman bundan en çok zararı görecek olan yine iktidar, şu anki hükmedenler. Çünkü Türk insanı vicdanlıdır. Bugün alkışlayanlar, anne köpek ve yavrularını kanlar içinde gördüğünde vicdanı el vermeyecektir,” diyen Özdemir, “kanlı canlı, duyguları ve yaşama içgüdüsü olan, Allah’ın yarattığı bir canı almanın” meşrulaştırılması halinde kamuoyunda vicdan azabına yol açacağının altını çizdi.
Meclis’teki tartışmalar
Komisyonda yasa teklifi tartışılırken zaman zaman teklife karşı çıkanlar ve köpek saldırılarında çocuklarını kaybedenler arasında tansiyonun yükseldiğine ilişkin haberler çıkmıştı.
Özdemir bu konuya ilişkin olarak, “Çok haklılar. Sen belediye olarak işini yapmazsan, devlet olarak görevini tesis etmezsen, burada suçlu kim? Hükmedenler. Bu, bu kadar basit,” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Yumaklı, beş yılda 55 kişinin “hayvan ilişikli trafik kazaları”nda öldüğünü, 5.000’den fazla kişinin de yaralandığını söyledi. Ancak bunlardan kaçının hayvan saldırısı sonucu olduğu belli değil.
Sokak hayvanı saldırıları sonucu kaç kişinin hayatını kaybettiği sorusuna ne hayvan hakları savunucuları ne de yasayı destekleyenler net bir cevap verebiliyor.
Sokakta yaşayan üç köpeği besledikleri için 28 kurşunla öldürülen aileye “itperest” denilerek saldırıldığını belirten Özdemir, “Niçin bunları da konuşmuyoruz? Sevmek, bir şeyi sevmek bu ülkede suç olmamalı,” dedi.
10 Haziran’da İzmir’in Bayraklı ilçesinde yaşayan Yahya Köşek, eşi Meryem Köşek ve iki çocuk annesi kızları Funda Güçlü, sokak hayvanlarını besledikleri için komşuları A.İ. K. tarafından 28 kurşunla katledilmişti.
Bu noktada Özdemir, çeşitli provokasyonların varlığına işaret ediyor.
“Kaç yıl önceki olayı bugün olmuş gibi gösteriyorlar. Azerbaycan’da, Türkmenistan’da olan saldırılar, Türkiye’de olmuş gibi gösteriliyor. Halbuki bugüne kadar yaşanan iki olay var; biri Ankara’da, biri de köpekten kaçarken arabanın altında kalmış bir çocuğumuz. Elbette sayı önemli değil, bir çocuğun saçının teli bile her şeyden çok önemli.”
“Biz burada sayıda sayının peşinde değiliz. Yani bir çocuk bile zarar görmüşse biz devlet olarak çözüm bulmak zorundayız,” diyen Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ha 38 olmuş, ha üç. Can gitmiş mi? Önemli olan bu. Bunu çözmek zorundayız. Ama diyoruz ki bu yasayla çözemezsiniz. Bir yıl sonra daha çok çocuğumuz zarar görür diyoruz.”
X’te ara ara gündem olan “#YasayaEvet” gibi etiketlerin sokak hayvanı karşıtı gruplara ve kişilere ait hesaplar tarafından çok benzer hatta neredeyse aynı ifadelerle ve cinsel içerikli video ve fotoğraflarla paylaşılması da bu iddiaları destekler nitelikte.
Son olarak, devletin ülke sınırları içerisinde yaşayan bütün canlılara hayvan veya insan ayrımı yapmaksızın bakmakla yükümlü olduğunu belirten Özdemir, “Sokak köpeği diye bir şey olur mu? Sokaklar köpek mi doğuruyor da bizim haberimiz yok? Devletin bakmakla yükümlü olduğu canlar onlar. Görevler yerine getirilseydi, şu anda da bunları konuşmuyor olurduk,” diyerek sözlerini noktaladı.